Lourve müzesi, Paris'e gitme sebebim diyebilirim. Eski sarayın binalarını kullanan bu müze, dünyanın en büyük müzesi. Öyle ki bütün gün müzeyi gezdikten sonra çıktığımızda adım atacak halimiz kalmamıştı. En başa dönmek gerekirse, müze biletlerinizi aylar öncesinden almanız gerekiyor. Biz iki ay öncesinden aldığımızda, bir önceki haftanın biletleri bitmişti mesela.
Bunun sebebi turistlerin yoğun olduğu Nisan ayında gitmemiz de olabilir. Mart ayı biletleri hala boştu çünkü. Müzeye gittiğinizde de sınırlı sayıda bilet bulmanız mümkün sanırım ama sıra beklemeniz ve risk almanız gerekiyor. Biletler, giriş saatine göre satılıyor. Bana sorarsanız sizin için mümkün olan en erken saate alın, saat ilerledikçe müze daha da kalabalıklaşıyor. Elinizdeki biletin giriş saatinden çok önce orada olmanızın bir anlamı yok zira giriş saati gelene kadar kapıda bekletiyorlar. Bu kadar girizgâhtan sonra, müzeye girer girmez ilk durağımız tabii ki Mona Lisa oluyor. Müze, üç kanattan oluşuyor: Richelieu, Sully ve Denon. Mona Lisa, Denon kanadında yer alıyor. Leonardo, resimlerinde belirgin dış çizgiler ve sert renk geçişleri kullanmıyordu. Ona göre, ışık ve gölge herhangi bir çizgi olmadan duman gibi birbirine karışmalıydı. Bu tekniğe Latince "dumanlı" anlamına gelen "sfumato" deniliyor. Bu teknik sayesinde, resim, hayal gücümüze daima bir şeyler bırakıyor. Mona Lisa'nın nasıl bir ruh hali içinde olduğunu anlayamıyoruz.
Bu resmi ortaokul resim öğretmenimizin bize gösterip anlattığı zamanı hatırlıyorum. Yüzünün yarısını kapatıp baktığımızda Mona Lisa mutlu, diğer yarısına baktığımızda hüzünlü gibi duruyordu. Bu durumdan çok etkilenmiştim. Ayrıca, Mona Lisa'nın gözleri sürekli sizi izliyor gibi. Resme nereden bakarsanız bakın, Mona Lisa hep size bakıyor gibi görünüyor. Peki bu kadar anlattıktan sonra, Mona Lisa kimdir? Lisa Gherardini, 16.yy'ın başlarında Floransa'da yaşamıştır. Zengin ipek tüccarı Francesco del Giocondo'nun karısıdır. Şık kıyafeti, onun sosyal statüsünü gösterir. Kıyafetinin üzerinde, büyük transparan bir ipek görülmektedir. Mona Lisa, aslında bitmemiş bir tablodur. Lisa'nın arkasında görülen manzara henüz tamamlanmamıştır. Leonardo, bu esere 1503 yılında başlamıştır ve gittiği her yere onu da götürmüştür. 1516 yılında, kralın davetiyle Fransa'ya geldiğinde, kral tabloyu ondan satın almıştır. Böylece, tablo Fransız kraliyet koleksiyonuna katılmıştır. Leonardo'nun babası, onun resme olan kabiliyetini keşfedince, onu Verrochio'nun atölyesine çırak olarak vermiş.
Her ne kadar hepimiz Leonardo'yu ünlü bir ressam olarak tanısak da, günümüze ulaşmış ve onun yaptığından emin olunan yaklaşık 20 adet tablosu mevcut. Lourve müzesindeki bir başka önemli eser ise "Halka Yol Gösteren Özgürlük". Bu eser, Fransız romantik ressam Eugene Delacroix tarafından yapılmış ve Kral 10. Charles'ın devrilmesine yol açan üç günlük halk ayaklanmasını konu alıyor.
Denon kanadında 1.katta, İspanyol, Büyük Britanya, Fransa ve İtalyan resim sanatından örneklerin yanı sıra Yunan heykel sanatından heykeller ve Fransız kraliyet mücevherlerinin sergilendiği Apollon Galerisi yer alıyor. Müze çok büyük olduğundan her gün farklı bir bölümü kapalı oluyor. Biz gittiğimizde Richelieu kanadındaki Napolyon apartmanları ve Kuzey Avrupa resim sanatından örnekler sergilenen bölümler kapalıydı. Öğle yemeğimizi Cafe Richelieu Angelina'da yedik. Manzarası, yemekler ve fiyat/performansı oldukça iyiydi.
Delacroix'la benzer dönemde yaşamış, fakat onun zıddı öğretilere sahip olan Dominique Ingres'in Valpinçonlu Yıkanan Kadın eserini, Sully kanadının ikinci katında görebilirsiniz. Ingres'in eserlerinde poz veren figurler ve ölçülü bir kompozisyon varken, Delacroix'un eserlerine ise doğaçlama ve düzensizlik hakimdir.
Müzenin mumyalar ve antik yazıtlarla dolu Mısır bölümü oldukça etkileyici. Arda'nın da en çok hoşuna giden ve sakın bir şekilde gezmek istediği bölüm burası oldu.
|
Mumyalar |
Sully kanadında, zemin katta, Mısır bölümünün devamında, Yakın Doğu'dan gelen eserler var. Yandaki resimde görülen duvar kabartmaları İran'daki Darius sarayından getirilmiş.
Lourve müzesinin büyük olmasının haricindeki diğer etkileyici özelliği de aslında eski bir saray olması. Çok değerli eserlerin olduğu bu müzede gezerken bir anda kendinizi bir saray odasında bulabiliyorsunuz.
Son olarak, zeminin altındaki katta, Richelieu kanadında, Fransız heykel sanatından muhteşem örnekler görmeniz mümkün.
Müzeden çıktıktan sonra, dışarı çıkmadan önce, sizi lüks dükkânların olduğu tuhaf bir yer altı alışveriş merkezi bekliyor. O kadar harika sanat eseri gördükten sonra, insana herşeyi kapitalizme dönüştürmüşler dedirtiyor.