Instagram'dan görüp buraya gitmeliyim dediğim yerler arasındaydı Giverny. Peki Giverny'de ne var? Tabii ki Monet'in o meşhur tablolarında gördüğümüz, masallardan çıkmış gibi duran evi ve muhteşem bahçeleri. Çok şanslıydık ki hava bahçelerde gezmek için harikaydı. Peki buraya gitmek için ne yaptık? Get Your Guide sitesinden bir tur aldık. Sonradan anladık ki ana tur şirketi City Wonders imiş. İkisinden de Giverny turlarını inceleyebilirsiniz. Hangisi hoşunuza giderse ve bütçenize uygunsa, yorumlara da bakıp seçebilirsiniz. Biz günübirlik Giverny ve Versailles turunu seçtik. Bir sonraki yazımda anlatacağım ama şimdiden de söyleyeyim, Giverny için verilen süre yeterli olsa da Versailles için yarım gün pek de yeterli olmadı. Turla otelimize 5 dakika yürüme mesafesindeki Eiffel Kulesi'nin önünde buluştuk ve oradan otobüse bindik. Giverny, Paris'in merkezine otobüsle yaklaşık 1 saat. Yol boyunca rehberimiz bize Monet'nin hayatından ve resimlerinden bahsetti. Böylece, evine vardığımızda kendi kendimize gezmemiz için bizi serbest bıraktı, zaten anlatacağı herşeyi anlatmıştı. Monet, resim okumak istediği halde babası tarafından buna izin verilmemiş ve orduya yazdırılmış. Neyse ki bu kaderinden onu teyzesi kurtarmış ve Paris'e gidip sanat eğitimi alması için ona sponsor olmuş. Fakat Monet, sanat akademisinde aradığını bulamamış ve tutkusunun peşinden giderek İzlenimcilik (Empresyonizm) akımının öncüsü olmuş. Monet şanslı bir dönemde yaşıyordu çünkü eski zamanlarda boyaları hazırlamak kolay olmadığından ressamlar sadece atölyelerinde resim yapabiliyorlardı. Açık hava temalı resimler yapacaklarsa önce dışarıda onların taslaklarını yapıp, atölyede renkli boyalarla tamamlıyorlardı. Monet zamanında, küçük tüplerde boyalar üretilmeye başlandı ve dışarıda resimleri tamamlamak mümkün hale geldi. Münih'te Neue Pinakothek'te gördüğümüz, başka bir izlenimci ressam olan Manet'nin yaptığı, "Kayık'ta resim yapan Monet" resmi bu tekniğin çok güzel bir örneğidir. Monet ve Manet gibi genç manzara ressamlarının resimleri Paris'teki Salon'a kabul edilmeyince, bu ressamlar reddedilmişler sergisi açmaya karar vermişler. Bu sergideki resimlerden biri de Le Havre limanını resmettiği meşhur "İzlenim, Gün Doğumu" tablosudur. Bu tablonun resim değil ancak adı gibi bir izlenim olabileceğini söyleyerek onu gülünç bulan eleştirmenler, bu sanatçılara "Empresyonistler" (İzlenimciler) adını vermişler. Ama bu sanatçılar bu ismi beğenip sahiplenmişler ve bu adla anılmaya başlanmışlar. Monet resimleri daha önce gezici sergi olarak İstanbul'daki Sabancı müzesine gelmişti ve orada özellikle nilüfer bahçelerine hayran olmuştum.
Monet'nin resimlerinde gördüğüm nilüfer bahçelerini gerçek hayatta görmek gerçekten çok güzel bir deneyimdi. Evin içi Monet tablolarıyla doluydu. İki gün sonra Monet'in başka ünlü tablolarını da D'Orsay müzesinde görme şansına eriştik. Onu da daha sonra anlatacağım. Şimdi Monet'in hayat hikayesine devam etmek istiyorum. Camille Doncieux ile evlenen Monet'nin iki çocuğu oldu. Monet, 1876'da Ernest and Alice Hoschedé çifti ile tanıştı. Ekonomik olarak zor durumda olan Monet ve hasta eşi Camille, çocuklarıyla beraber bu çiftin evine yazı geçirmek için yerleşti ancak orada uzun süre kaldılar. Zamanının büyük bölümünü Paris'te geçiren Ernest Hoschedé, 1878'de sırra kadem bastı ve bir sene sonra da Camille öldü. Alice'in altı, Monet'nin iki çocuğuyla birlikte 8 kişilik bir aile oldular. Monet'nin işleri iyi gitmeye başlayınca bu büyük aile için kırsaldaki Giverny'deki bu evi satın almışlar. Monet, nilüfer bahçelerinin olduğu kısmı daha sonra satın alarak eve dahil etmiş. Evin hemen yanında Monet'nin resim yaptığı atölyesi şimdi müzenin hediyelik eşya dükkanı olarak kullanılıyor. Monet öldükten sonra evle Alice'nin çocuklarından biri ilgilenmeye başlamış. Bahçeler gerçekten muhteşem. Monet, aynı manzarayı günün farklı zamanlarında farklı ışıklar altında ve yılın farklı mevsimlerinde resmetmeyi çok severmiş. Bu sebeple, birbirine benzeyen birçok tablosu mevcut. Müzeyi gezmemiz bittikten sonra evin hemen yanındaki sokakta dolaştık ve çok güzel bir öğle yemeği yedik.
Zamanın nasıl akıp geçtiğini fark etmediğimizden otobüsün bizi beklediği yere koşarak yetişmek zorunda kaldık.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder