Yaz bittiğine göre yazın yaptığımız seyahatleri yazmaya başlayabilirim. Ramazan bayramında ilk durağımız Edinburgh idi. Aparthotel Adagio Edinburgh Royal Mile otelinde kaldık ama hiç tavsiye etmem. Edinburgh genel olarak pahalı bir şehir, doğal olarak oteller de pahalı. Otelin yeri çok güzeldi, kahvaltı iyiydi ama personel kötüydü ve odada pis bir koku vardı. İlk gün 3 saat odaya almak için bekletip yine de almadılar. Akşama doğru ancak giriş yapabildik.
Otele girememek için beklerken otelin hemen arkasındaki Loudons New Waverley isimli restoranda yemek yedik. Öğle saati olduğu için biraz kalabalıktı ama yemekler harikaydı.
Beklemekten vazgeçince ilk günkü rotamıza başladık. Haritada 8 ile gösterilen otelin olduğu yer (aynı zamanda 1 numara). 2 numaralı yer ise Potterrow caddesi.Bu caddenin ünlü olmasının sebebi Harry Potter'a soyadını vermiş olması. Başka da bir numarası yok. Edinburgh'da birçok Harry Potter yürüme rotası mevcut, bu cadde de onların duraklarından biri. Bir diğer durakları ise, Greyfriars Kirkyard mezarlığı. Buranın Harry Potter fanları için önemi ise Tom Riddle'ın ismini bu mezarlıktaki bir mezar taşından alması. Çok aradık taradık ama mezar taşını bir türlü bulamadık. Bu mezarlığın ünlü sakinlerinden biri ise Greyfriars Bobby. Bu köpek, ölen ve mezarlığa gömülen sahibi John Gray'i, 2 yaşından 16 yaşında ölene kadar, mezarı başında beklemesiyle ünlenmiş ve sahibine olan sadakati sebebiyle bu mezarlığın girişine defnedilmiş. Bir sonraki durağımız yine Harry Potter fanlarının ilgisini çeken bir yer: Victoria Street. Bu caddenin J.K. Rowling'e Diagon Alley için ilham kaynağı olduğu söyleniyor. Bu sebeple, caddede Harry Potter fanlarının ilgisini çekecek şeyler satan birçok dükkan bulunuyor. J.K. Rowling, Harry Potter'ın bir kısmını Elephant House kafede yazmış. Ama ne yazık ki kafe birkaç sene önce yanmış. Bu nedenle, Victoria Street'te bir dükkana taşınmışlar. Orijinal yerindeki restorasyon da biz gittiğimizde hala devam ediyordu.Vee gelelim Johnnie Walker Experience'a. Bence tek kelimeyle müthişti. Viskiyle yapılabilecek harika kokteyller öğrendim. Johnnie Walker ticari hayatına bir bakkal gibi viskileri blend ettiği dükkanında başlamış sonra da nesiller boyu yürümüş gitmiş. Bu deneyimde marka, aklımızdaki bir elinde viski bir elinde puro röpteşambırını giymiş adamların bu içkiyi tükettiği algısını kırmaya çalışıyor. Yerine, viski her yerde her zaman her şekilde içilebilir algısını koymaya çalışıyorlar. Edinburgh'e yolunuz düşerse, Johnnie Walker Experience'a gitmenizi mutlaka öneririm.Son durağımız Princes Street. Bu cadde üzerinde alışveriş yapabileceğiniz dükkanlar mevcut. Burası şehrin görece yeni tarafı ve içinden tramvay geçen cadde size çok güzel (ertesi günkü durağımız olan) Edinburgh Kalesi manzarası sunuyor. İkinci günde buluşmak üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder