Bütün günü denizde geçirdikten sonra, ertesi gün sabah 11:00'de Palma de Mallorca'daydık. Her zamanki gibi kahvaltımızı yapmış, gemi kapılarının açılması için merdivenli salonda bekliyorduk. Gemi gazetesine göre güneş sabah 6:23'te doğmuştu ve akşam 9:21'de batacaktı. Havanın 20 ile 29 derece arasında olması bekleniyordu. Uzun güneşli bir gün bizi bekliyordu. Sindrella misali saatler gece 12'yi vurmadan gemiye dönmemiz gerekiyordu. Gezmeye başlamadan önce gemi gazetesindeki Palma de Mallorca ile ilgili bilgileri okuduk: "Güzel manzara, yumuşak iklim ve bol konaklama seçeneği, Palma'yı dünyanın her yerinden gelen turistler için bir cennete dönüştürüyor." İspanya'nın Mallorca adası, Barcelona'nın hemen güneyinde yer alıyor. "Burası Batı Akdeniz için stratejik bir nokta." Adanın merkezi Palma, adanın güneybatısındaki koyun ortasında yer alıyor.
Geminin demirlediği liman, turistik alanlara biraz uzaktı. Rehberimiz bizi bu konuda uyardı. Biz de gemiden otobüs bileti satın aldık. Böylece istediğimiz zaman geminin hemen önünden kalkan otobüsü kullanarak turistik merkeze gidebilecektik. Geminin otobüsü bizi Palma katedralinin önüne bıraktı. MSC İtalyan bir gemi şirketi olduğundan gemideki yolcuların çoğunluğu İtalyan'dı. Gemi otobüsleri adadan kiraladığından, otobüs şöförleri ise İspanyol'du. Otobüste ön sıralara oturmuştuk ve otobüs şöförü otobüstekilere son otobüsün saatini İtalyanca söylemeye çalıştı sonra bizi de İtalyan sandığından bize dönüp doğru söyleyip söylemediğini sordu. Biz ne İtalyanca ne de İspanyolca bilmediğimizden adama boş gözlerle baktık ama en azından ne demek istemeye çalıştığını anlamıştık :)) Son otobüs gece 23:00'de kalkacaktı...
Palma katedrali gerçekten çok güzel. Fotoğrafta da görüldüğü gibi dışarıdan oldukça heybetli bir görüntüsü var. İçerisi de bir o kadar büyüleyici. Vitraylardan içeri rengarenk ışık demetleri giriyor. Ayrıca, katedralin içerisinde Gaudi'nin tasarladığı bir şapel var.
Katedralin içerisinde gezmek beni acıktırmıştı. Yemek yiyebileceğimiz bir yere doğru yürüyüşe geçtik. Turistik haritaya baktığımızda Plaça Major bu iş için çok uygun bir yere benziyordu ve katedrale de çok uzak değildi. Meydana ulaştığımızda hemen bir restorana oturduk. Rehberimiz bize İspanya'nın Paella'sının çok meşhur olduğu söylemişti. Hemen bir paella söyledik. Bu yemek zaten genellikle iki kişilik geliyor. Tek başınıza bir porsiyon paella yemeniz pek mümkün değil. Paella, safranlı pilav üzerinde deniz ürünleri olan bir İspnayol yemeği. Deniz ürünlerini seven biriyseniz, tam size göre. Fiyatı da çok uygun. Paella'nın yanına sangria söylemeden olmaz. İki kişiyseniz onu da sürahiyle sipariş edebilirsiniz. Yemek gelir gelmez yemeye koyulduğumuzdan fotoğrafını çekmeyi unuttuk :)) Yoksa buraya sizin için güzel bir Paella fotoğrafı koymak isterdim :)) Plaça Major, herhangi bir avrupa şehrinde görebileceğiniz turistik bir meydan. Burada da sokak çalgıcıları ve meydanın ortasında çeşitli gösteriler yapan insanlar var. Oldukça hareketli bir meydan. Yemeğimizi yerken İspanyol ezgilerinin keyfini çıkarttık :))
Karnımızı doyurduktan sonra plaja doğru yola koyulduk. Otobüse binip Palma plajına gittik. Otobüsle giderseniz plaj turistik merkeze çok da uzak değil. Palma'nın denizi çok temiz ve güzel. Adada denize girmezseniz çok şey kaçırabilirsiniz. Plajda denize girip dinlendikten sonra otobüsle turistik merkeze döndük, oradan da geminin otobüsüyle gemiye.
Akşam yemeğimizi gemide yedikten sonra geminin otobüsüyle tekrar katedarelin bulunduğu yere geri döndük. Katedral manzaralı bir barda oturup sangrialarımızı yudumladık. Bu gemi turunda şimdiye kadar gezdiğimiz yerler arasında en çok Palma'yı sevdik. Son otobüs saati geldiğinde Palma'ya veda etmenin hüznü içerisinde gemiye döndük.
Gemiye döndüğümüzde üzüntümüz bir nebze dağıldı çünkü gemi havuz başında bir eğlence düzenlemişti. İnsanlar animatörlerin yaptığı figürleri tekrar ederek dans etmeye çalışıyorlardı. Biz de uzak bir köşede denedik ve kendi çapımızda eğlendik :))
30 Aralık 2012 Pazar
15 Aralık 2012 Cumartesi
Kaptan'ın Kokteyli ve Denizde Geçen Bir Gün
Palermo'da geçen uzun bir günün ardından kamaramıza çekildik ve Kaptan'ın kokteyli için hazırlandık. Kaptan'ın elini sıktık, fotoğraf çektirdik ve kokteyl bölümüne doğru ilerledik. Kaptan'ın kokteylinin en güzel yanı kokteyl boyunca sunulan içkilerin ikram olması. Biz de bolca margarita içtik ve ben biraz çakırkeyif oldum. Kokteylden sonra kamaramıza çekildik. Balkonda biraz oturduktan sonra uykuya daldık.
Cenova, Napoli, Palermo derken biraz yorulduğumuzu fark ettik. Bu yüzden denizde geçen bir gün bize çok iyi gelecekti. Turu ilk satınaldığımızdaki programa göre bugünü Tunus'ta geçirecektik fakat arap baharı yüzünden program değişti ve Tunus'u pas geçtik. O günü akdenizde Palermo - Mallorca arasında geçirdik. Gemi gazetesine göre o gün güneş sabah 6'da doğup, akşam 9'da batacaktı. Uzun güneşli bir gün bizi bekliyordu. Hava sıcaklığının 21-31 derece aralığında olması bekleniyordu. Gemide yapılacak çok şey vardı çünkü bütün günü denizde geçireceğimizden gemi o güne özel bir sürü etkinlik düzenlemişti.
Gemide 5 adet havuz vardı. Bunlardan iki tanesi geminin ortasındaydı ve çoluk çocuk doluşmuştu. Çığlıklar atarak bir oraya bir buraya koşuşturuyorlardı. Üçüncüsünün ise üstü kapalıydı ama onun da çoluk çocuk açısından diğer ikisinden bir farkı yoktu. Dördüncü havuz ise MSC club üyelerine özeldi. Biz o kulübe üye olmadığımızdan o havuzu hiç göremedik :) Son havuz ise 13 yaşından büyükler için ayrılmıştı. İşte bizim kullandığımız havuz buydu. Sessiz, sakin ve boş :)) Bu havuzun kenarında iki tane de jakuzi vardı. Bütün günü deniz manzaralı havuzda yüzerek, arada jakuziye girerek, güneşlenerek ve kitap okuyarak geçirdik.
Gemideki güzel yemeklerden bahsetmeden geçemeyeceğim. Portakallı ördekten tavşan etine kadar herşeyi denedik. Hatta çok merak ettiğim "Baked Alaska"yı da gemide yemiş oldum :)) Bize hizmet eden garsonlar çok saygılı ve kibardılar.
Akşam yemeğimizi de yedikten sonra kamaramıza çekildik. Mallorka için iyice dinlenmiş ve hazırdık...
Cenova, Napoli, Palermo derken biraz yorulduğumuzu fark ettik. Bu yüzden denizde geçen bir gün bize çok iyi gelecekti. Turu ilk satınaldığımızdaki programa göre bugünü Tunus'ta geçirecektik fakat arap baharı yüzünden program değişti ve Tunus'u pas geçtik. O günü akdenizde Palermo - Mallorca arasında geçirdik. Gemi gazetesine göre o gün güneş sabah 6'da doğup, akşam 9'da batacaktı. Uzun güneşli bir gün bizi bekliyordu. Hava sıcaklığının 21-31 derece aralığında olması bekleniyordu. Gemide yapılacak çok şey vardı çünkü bütün günü denizde geçireceğimizden gemi o güne özel bir sürü etkinlik düzenlemişti.
Gemide 5 adet havuz vardı. Bunlardan iki tanesi geminin ortasındaydı ve çoluk çocuk doluşmuştu. Çığlıklar atarak bir oraya bir buraya koşuşturuyorlardı. Üçüncüsünün ise üstü kapalıydı ama onun da çoluk çocuk açısından diğer ikisinden bir farkı yoktu. Dördüncü havuz ise MSC club üyelerine özeldi. Biz o kulübe üye olmadığımızdan o havuzu hiç göremedik :) Son havuz ise 13 yaşından büyükler için ayrılmıştı. İşte bizim kullandığımız havuz buydu. Sessiz, sakin ve boş :)) Bu havuzun kenarında iki tane de jakuzi vardı. Bütün günü deniz manzaralı havuzda yüzerek, arada jakuziye girerek, güneşlenerek ve kitap okuyarak geçirdik.
Gemideki güzel yemeklerden bahsetmeden geçemeyeceğim. Portakallı ördekten tavşan etine kadar herşeyi denedik. Hatta çok merak ettiğim "Baked Alaska"yı da gemide yemiş oldum :)) Bize hizmet eden garsonlar çok saygılı ve kibardılar.
Akşam yemeğimizi de yedikten sonra kamaramıza çekildik. Mallorka için iyice dinlenmiş ve hazırdık...
Etiketler:
Akdeniz,
akdeniz turu,
balayı,
cruise,
gemi turu
Yer:
Akdeniz
1 Aralık 2012 Cumartesi
Palermo, Sicilya
Sabah 8'de gemimiz Palermo limanına yanaştığında, biz erkenden kalkıp kahvaltımızı etmiştik bile. Gemi gazetesi gün doğumunu 5:44, gün batımını 20:38, hava durumunu ise 24-28 derece olarak gösteriyordu. Gezmeye başlamadan önce Palermo ile ilgili gemi gazetesinden edindiğimiz bilgileri aktarayım. Palermo, İtalya'nın Sicilya bölgesinin başkenti. Tarım yapılan ve "La Conca d'Oro" (Altın Kabuk) olarak bilinen verimli topraklara sahip. Bu toprakların "Altın Kabuk" olarak anılmasının sebebi, buranın turunçgiller üretimi ile meşhur olması. Araplar ve Normanlar zamanında genişleyen şehir, dar karışık sokaklara sahipmiş. Bu karışık sokaklar "Aragonese"ler (İspanya kökenli etnik bir ulus) tarafından kaldırılmış ve yol üzerindeki bazı binalar da yıkılarak şehre iki arter kazandırılmış.
Ada italya'ya dahil olduktan sonra, şehir bazı katı kurallara uyarak daha da genişlemiş. Palermo'yu gezmek için ETS tur rehberinin düzenlediği ekstra tura katıldık. İlk olarak rehberimiz bizi köklerini dallarından aşağıya doğru salan ağaçların olduğu bir parka götürdü. Burada fotoğraf molası verdikten sonra, Palermo katerdraline doğru yol aldık.
Bu katedralin özelliği bütün tarzları içinde barındırması. Katedralin inşasına 12.yy'da başlanmış ve 18.yy'a kadar eklentiler yapılmaya devam edilmiş. Bu katedralin sizi ilk bakışta bu kadar etkilemesinin sebebi de bu bence. Çünkü kafanızda onu tam olarak bir döneme oturtamıyorsunuz. Ne yazıkki katedralin içini gezmeye vakit ayıramadık ve bir pazarın içinden geçerek üçüncü durağımıza doğru yola çıktık. Biz de verimli topraklara sahip bir akdeniz ülkesinde yaşadığımızdan bu sebze-meyve pazarında ilgimizi çeken birşey olmadı.
Üçüncü durağımız Normanlar Sarayı idi. Sarazenlerin 9.yy'da kale olarak yaptırdığı "Palazzo dei Normanni", daha sonra kraliyet sarayına dönüştürülmüş. Saray, bugün yerel hükümete ev sahipliği yapıyor. Bu sebeple, sarayın sadece şapeli (Capella Palatina) ziyarete açık. Eğer burayı yazın ziyaret ediyorsanız, her kilisede olan kıyafet kurallarına uymanız gerekiyor. Kolsuz birşey giyiyorsanız, omuzlarınızı örtmek için size bir şal veriyorlar. Bu şapel içerisindeki bizans mozaikleri gerçekten görülmeye değer. Rehberimizin anlattığına göre, bölge Arapların yönetiminden çıktıktan sonra, Arap ahşap ustaları bölgede yaşamaya devam etmiş ve katedral, şapel gibi görkemli yapıların inşasında çalışmışlar. Bu şapeldeki incelikli geometrik süslemeler de Müslüman ustalarla Hıristiyan zanaatkaların ortak çalışması ile yapılmış.
Dördüncü durağımız için Palermo'nun 8 km güneybatısındaki bir tepenin üzerinde bulunan Monreal kasabasına doğru yol aldık. Burada Norman mimarisinin en iyi örneklerinden biri olan Monreal katedralini gezdik. Bu yapının inşasına 12.yy'da başlanmış. Katedralin iç mekanı 12 ve 13.yy tarihli mozaiklerle süslü.
Tavandaki tahta işçiliği çok sade görünse de çok zengin renklerle süslenmiş ve Arap mimarisinin etkilerini gösteriyor.
Son durağımız Palermo'nun güzel plajlarından biri. Turdaki diğer insanlar yemek molası için restorantlara dağılıyorlar, fakat biz hazırlıklı olduğumuzdan hemen soyunup masmavi denize kendimizi bırakıyoruz. Gemimiz 5'te hareket edecek ve hepimizin en geç 16:30'da gemide olması gerekiyor. Yine de Palermo merkezinde geçirmek için biraz vaktimiz kalıyor. Rehberimiz bizi gemiye yakın merkezi bir yerde bırakıyor, isteyenlerse tur otobüsüyle direk gemiye gidiyorlar. Biz yemek molasında denize girdiğimizden yemek yiyecek bir yerler aramaya koyuluyoruz fakat açık bir yer bulmakta zorlanıyoruz. Çünkü farkında olmadan siesta vaktine denk gelmişiz. Bütün yemek yenecek mekanlar akşam yemeği zamanında açılıyorlar. Kendimizi bir pastaneye atıyoruz. Bu sırada rehberimiz de bizim oturduğumuz pastaneye geliyor ve onunla hoş bir sohbet eşliğinde İtalya'nın meşhur capuchino'larının tadına bakıyoruz. Zaman çabuk geçiyor ve çok geç kalmadan gemiye doğru yola çıkıyoruz. Akşam kaptanın "Hoşgeldin Kokteyli" var ve giysi kodu "gala". Yani en şık kıyafetlerimizi giyip süslenmemiz gerekiyor. Gemimiz Mallorca'ya doğru yola çıkarken biz de kamaramıza gidip hazırlanıyoruz.
Ada italya'ya dahil olduktan sonra, şehir bazı katı kurallara uyarak daha da genişlemiş. Palermo'yu gezmek için ETS tur rehberinin düzenlediği ekstra tura katıldık. İlk olarak rehberimiz bizi köklerini dallarından aşağıya doğru salan ağaçların olduğu bir parka götürdü. Burada fotoğraf molası verdikten sonra, Palermo katerdraline doğru yol aldık.
Bu katedralin özelliği bütün tarzları içinde barındırması. Katedralin inşasına 12.yy'da başlanmış ve 18.yy'a kadar eklentiler yapılmaya devam edilmiş. Bu katedralin sizi ilk bakışta bu kadar etkilemesinin sebebi de bu bence. Çünkü kafanızda onu tam olarak bir döneme oturtamıyorsunuz. Ne yazıkki katedralin içini gezmeye vakit ayıramadık ve bir pazarın içinden geçerek üçüncü durağımıza doğru yola çıktık. Biz de verimli topraklara sahip bir akdeniz ülkesinde yaşadığımızdan bu sebze-meyve pazarında ilgimizi çeken birşey olmadı.
Üçüncü durağımız Normanlar Sarayı idi. Sarazenlerin 9.yy'da kale olarak yaptırdığı "Palazzo dei Normanni", daha sonra kraliyet sarayına dönüştürülmüş. Saray, bugün yerel hükümete ev sahipliği yapıyor. Bu sebeple, sarayın sadece şapeli (Capella Palatina) ziyarete açık. Eğer burayı yazın ziyaret ediyorsanız, her kilisede olan kıyafet kurallarına uymanız gerekiyor. Kolsuz birşey giyiyorsanız, omuzlarınızı örtmek için size bir şal veriyorlar. Bu şapel içerisindeki bizans mozaikleri gerçekten görülmeye değer. Rehberimizin anlattığına göre, bölge Arapların yönetiminden çıktıktan sonra, Arap ahşap ustaları bölgede yaşamaya devam etmiş ve katedral, şapel gibi görkemli yapıların inşasında çalışmışlar. Bu şapeldeki incelikli geometrik süslemeler de Müslüman ustalarla Hıristiyan zanaatkaların ortak çalışması ile yapılmış.
Dördüncü durağımız için Palermo'nun 8 km güneybatısındaki bir tepenin üzerinde bulunan Monreal kasabasına doğru yol aldık. Burada Norman mimarisinin en iyi örneklerinden biri olan Monreal katedralini gezdik. Bu yapının inşasına 12.yy'da başlanmış. Katedralin iç mekanı 12 ve 13.yy tarihli mozaiklerle süslü.
Tavandaki tahta işçiliği çok sade görünse de çok zengin renklerle süslenmiş ve Arap mimarisinin etkilerini gösteriyor.
Son durağımız Palermo'nun güzel plajlarından biri. Turdaki diğer insanlar yemek molası için restorantlara dağılıyorlar, fakat biz hazırlıklı olduğumuzdan hemen soyunup masmavi denize kendimizi bırakıyoruz. Gemimiz 5'te hareket edecek ve hepimizin en geç 16:30'da gemide olması gerekiyor. Yine de Palermo merkezinde geçirmek için biraz vaktimiz kalıyor. Rehberimiz bizi gemiye yakın merkezi bir yerde bırakıyor, isteyenlerse tur otobüsüyle direk gemiye gidiyorlar. Biz yemek molasında denize girdiğimizden yemek yiyecek bir yerler aramaya koyuluyoruz fakat açık bir yer bulmakta zorlanıyoruz. Çünkü farkında olmadan siesta vaktine denk gelmişiz. Bütün yemek yenecek mekanlar akşam yemeği zamanında açılıyorlar. Kendimizi bir pastaneye atıyoruz. Bu sırada rehberimiz de bizim oturduğumuz pastaneye geliyor ve onunla hoş bir sohbet eşliğinde İtalya'nın meşhur capuchino'larının tadına bakıyoruz. Zaman çabuk geçiyor ve çok geç kalmadan gemiye doğru yola çıkıyoruz. Akşam kaptanın "Hoşgeldin Kokteyli" var ve giysi kodu "gala". Yani en şık kıyafetlerimizi giyip süslenmemiz gerekiyor. Gemimiz Mallorca'ya doğru yola çıkarken biz de kamaramıza gidip hazırlanıyoruz.
Yer:
Palermo, İtalya
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)