Edinburgh'den Glasgow'a trenle bir saatte ulaşmak mümkün, bu da günübirlik bir gezi için mükemmel bir fırsat sunuyor. Biz de sabah erken saatte kalkan bir trenle Glasgow'a gittik. Günübirlik bir gezi olduğundan ve Glasgow, Edinburgh gibi yürüyerek gezilecek kadar küçük olmadığından, şehri kısa sürede en iyi görme şansımız hop on hop off bus'lar. Bu tur otobüslerinin ilk durağı indiğimiz tren istasyonu. İkinci durağı ise, Glasgow'da görülmesi gereken yerler listesinde yer alan Glasgow Katedrali. İskoçya'nın orta çağ binalarından biri olan Glasgow Katedrali, İskoçya'da 1560'taki reformdan sağlam kalan tek katedral. Katedralin arkasında büyük ve eski bir mezarlık yer alıyor. Burası da yine görülmesi gereken yerler listesinde fakat biz şöyle bir bakıp, ihtiyaç molası verip bir sonraki tur otobüsünü beklemek üzere durağa gittik. Yaz tarifesinde tur otobüsleri yaklaşık 15 dakikada bir duraklardan geçiyor.
Modern Sanat Galerisi'nin dışındaki Wellington Dükü heykelinin kafasında yerel mizah anlayışının bir göstergesi olarak bir trafik konisi var. Rehberin anlattığına göre ilk olarak 1980'lerde içkiyi fazla kaçıran gençler, tırmanması meşakkatli olan bu heykelin üstüne çıkıp kafasına bir trafik konisi koymuşlar. Yerel yönetim koniyi heykelin kafasından alsa da, bir şekilde koni geri dönmeye devam etmiş ve yerel yönetim en sonunda pes etmiş ve bu hali Glasgow'un simgelerinden biri haline gelmiş. Hatta pandemi sırasında heykelin yüzüne bir de maske eklemişler. Tur otobüsünün rotasını takip ederken, rehber, Riverside Müzesini çok övdü. Otobüsteki çoğunluk da bu müzede inince biz de onları takip ettik fakat müzede çok da ilginç bir şey yoktu. Haliç'teki Koç müzesinin çok küçük bir versiyonuna benziyordu. İlk planımız Kelvingrove Art Gallery and Museum'a gitmekti ama bu müzeyi gezince ona vakit kalmadı. Ama iyi yanı, bu müzede inince biraz geriye doğru yürüyüp önünden otobüsle geçtiğimiz Clyside Distillery'e girip birer viski içme fırsatımız oldu. Burada da her damıtımevinde olduğu gibi fabrika turları vardı ama bizim o kadar vaktimiz yoktu. Glasgow'da asıl vakit ayırmak istediğimiz yer Glasgow Bilim Müzesi. Burası çocukla seyahat ediyorsanız mutlaka görmeniz gereken bir yer. Daha önceki bilim müzelerinde de gördüğümüz şeyler ve hatta daha fazlası var. Önceden bilet almanızı öneririm çünkü sabah bütün seansları okul gezilerine ayırmışlardı ve o kalabalıkta gezmek mümkün değildi. Biz bileti tam okul gezilerinin bitiş saatine aldık ve sakin bir şekilde gezme fırsatını bulduk. Bu müzenin içinde "nasıl olur?" temalı bir çok sergi var. Camera obscura'da gördüğümüz gibi illüzyonlar da mevcut. Bir de planetaryum var ki çok güzel. Onun için ayrıca bilet almanız gerekiyor ama mutlaka tavsiye ederim. Buradan tekrar tur otobüsüne binip tura devam ediyoruz. Bir sonra ineceğimiz lokasyon daha önce de söylediğim Kelvingrove Art Gallery and Museum. Fakat müzenin kapanış saati geldiğinden binayı dışarıdan gezebiliyoruz ancak. Buranın hemen yakınında yürüme mesafesinde Glasgow Üniversitesi var. Oraya da şöyle uzaktan bir bakıp, tur otobüsü durağına geçiyoruz. Saat geç olduğundan tur otobüslerinin duraklardan geçiş saatleri de seyrekleşti. Hatta bir ara acaba son otobüsü kaçırdık mı diye bile düşündük. Aklınızda bulunsun beş buçuktan sonra artık otobüsler sona eriyor. Bulunduğunuz durağa göre bu saat daha erken de olabilir. Otobüs gelince içimiz rahatlayıp tekrar binip ilk durağımız olan George Square'de iniyoruz. Biraz o civarda yürüyerek gezip mağazalara baktıktan sonra karnımız acıkıyor.
Edinburgh'e dönüp orda mı yesek yoksa Glasgow'da mı, hangi restoranda yesek derken saat yine ilerliyor ve karnımız bize artık daha fazla bekleyemeyeceğimizi haber veriyor. İspanyol restoranında tapas mı, İtalyan mı yoksa Yunan mı derken, Yunan restoranında karar kılıyoruz ve iyi de yapıyoruz. Tren istasyonunun hemen dibindeki Yunan restoranının adı Elia Greek Restaurant. Porsiyonlar büyük, yemek siparişini ona göre vermek gerekiyor. Türk damak tadına çok benziyor, adı size oldukça tanıdık gelen yemekler var. Meze de söyleyebiliyorsunuz. Glasgow'da tren istasyonu yakını bir yerlerle yemek yiyecekseniz, tavsiye ederim.
Vee böylece İskoçya ve Edinburgh turumuzun sonuna geliyoruz. Glasgow'dan sonraki gün yolculuk eve. En sevmediğimiz yanı tabii ki İstanbul aktarmalı olması. Bunun İskoçya'ya olan son seyahatimiz olmadığının farkındayız, daha görülecek çok şey var...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder