Münih'ten Strazburg'a trenle geçtik. Bunun için Stutgart'ta aktarma yaptık. Yolculuğumuz yaklaşık 4 saat sürdü. Münih - Stutgart treni kısmen daha konforluydu. Bilet alırken çocuklu olduğumuz için işimizi şansa bırakmadık ve koltuklar için ayrıca para vererek koltuk numarası aldık. Bilet alırken aile diye seçince bize kuşetli bir bölüm verilmiş. Böylelikle rahatça seyahat ettik.
Tren yolculuklarını genel olarak öğle saatlerin ayarladım ki; hem rahatça otelde kahvaltı yapalım, hem düzgün bir saatte check out yapalım, hem de Arda sabah yorulursa öğle uykusunu rahatça trende uyusun da trende onu oyalamak zorunda kalmayalım. Planladığım gibi de oldu. Arda Stutgart'a kadar aralıksız uyudu. Aktarma yaptığımızda uyandı ama ikinci trende de tabletle, dergiyle falan sorun çıkmadan oyalamayı başardık.
Strazburg'daki otelimiz tren garına çok yakındı. Valizlerimizi koyup şehir merkezine doğru yürüyüşe geçtik. Yukarıdaki haritada 1 numara ile işaretlenen yerdeki turist ofisinden 1.5 euroya haritamızı aldık. Dilerseniz bu linkte kaliteli bir turist haritası bulabilirsiniz. Ama Fransızca :) Turist ofisinin hemen yanında yer alan ve yandaki fotoğrafta görülen bina "La Maison Kammerzell".
Strazburg'un en güzel binası olarak anılan bu bina, yüzyıllar boyunca tüccarlara ait olmuş. 19.yy'daki sahibi Philippe Kammerzell, bakkalmış. 16.yy'da binayı inşa ettiren Martin Braun ise peynir tüccarı. Haritada numaralandırılmış yerleri gezerek yürüyüşümüze devam ettik. 2 numaralı yer "La Façade De La Cathedrale", yani görkemli Strazburg Katedrali. Bu katedralin ilk taşı 1277'de konulmuş. 1439 yılında biten katedral, 19.yy'a kadar en yüksek katedral olma ünvanını elinde tutmuş. Katedralin bulunduğu meydan oldukça hareketli, birçok mağaza ve dükkan var. Kışın burada Avrupa'nın en ünlü kış pazarlarında biri kuruluyormuş.
3 numaralı durağımız Katedralin içi. İçerideki vitraylar 13. ve 14.yy'da yapılmış.
4 numaralı durağımız, "La Palais Rohan", yani Rohan sarayı. Strazburg'taki son gün içini gezdiğimiz bu saray, 1732 - 1742 tarihleri arasında yapılmış. 19.yy'da Napolyon'nun ev sahipliği yaptığı saray, şuanda 3 ayrı müze olarak hizmet veriyor: Dekoratif Sanatlar Müzesi, Güzel Sanatlar Müzesi ve Arkeoloji Müzesi.
Sarayın hemen yanında, 5 numaralı durağımız "La Musee De L'ouvre Notre Dame" bulunuyor. Bu eski yapının geçmişi katedralin yapıldığı tarihlere kadar uzanıyor. Sol kanat 14.yy'da tekrar yapılırken, sağ kanat 16.yy'da yapılmış. Meydandan görülen binaların arkasında orta çağa ait bir bahçe bulunuyormuş. 1931 yılında beri müze olarak hizmet veren yapı, 11.yy'dan 17.yy'a tarihlenen cam, resim ve mobilyalara ev sahipliği yapıyor.
6 numaralı durağımıza doğru yürürken hava yavaş yavaş kararmaya başladı ve biz acıktığımızı fark ettik. Ara sokaklardan birinde yemek yedik. Yediğimiz restoranın adı Au Vieux Strasbourg. Biraz pahalı bir restorandı fakat yemekler ve servis güzeldi. Özellikle yerel yemekler ilginizi çekiyorsa tercih edebilirsiniz.
Hava kararınca aradaki durakları atlayıp direk ünlü "Le Petite France"a gitmeye karar verdik. Gece gündüz fark etmez şehrin bu kısmı gerçekten fotoğraf çekmeye doyamayacağınız manzaralar sunuyor. Eskiden bu evlerde balıkçılar, değirmenciler ve tabakçılar yaşarmış. Bu evlerin çoğu 16. ve 17.yüzyıllar arasında yapılmış.
Haritada 10 numarayla gösterilen "Les Pons Couverts" köprülerinin üstünden geçtikten sonra, 11 numaralı "Le Barrage Vauban"a yani baraja doğru yürüdük. Saat geç ve otelimiz bu bölgeye yakın olduğundan gezimizi burada sonlandırdık.
Haritadaki son durak Gutenberg Meydanıydı. Aslında burayı turist ofisine doğru yürürken görmüştük. Ortasında atlı karınca olan küçük bir meydan. Bana göre çok da görülecekler listesinde değil. Ama gelirken geçtiğimiz ve listede olmayan Kleber Meydanı daha güzel ve hareketliydi. Böylece Strazburg'taki ilk günümüz bitti ve ben de yıllarca okuduğum okulun olduğu sokağa ismini veren bu şehri görmüş oldum.