Geçen sene yaptığımız Edinburgh gezisini çok sevince (ailecek diyemeyeceğim çünkü Arda sürekli damıtımevi gezdiğimiz için bu geziden çok memnun kalmamıştı), vize almak da Avrupa'ya göre daha kolay olduğu için bu sene yeniden Edinburgh'ya gitmeye karar verdik. Bu kararımızdan memnun da kaldık (bu sefer hiç damıtımevi gezmediğimizden Arda da memnun kaldı). İlk gün hava çok güzeldi. Edinburgh'nın uçak saatine göre sabah orada oluyorsunuz. Bu yüzden yine gecenin bir yarısı Ankara'dan yola çıkmamız gerekti. Uçuşumuz İstanbul aktarmalı. Saat farkı giderken lehimize, gelirken alehimize işliyor.
Bu sefer kaldığımız otel harikaydı. Fiyat, lokasyon, temizlik, personel ve kahvaltı açısından mükemmeldi. Otelin adı Apex City of Edinburgh, yolunuz düşerse aklınızda olsun, yeri Grass Market'ın dibindeydi. Bir yerlere gidip gelirken Victoria Street'i bol bol gördük.
İlk gün hava harikaydı. Edinburgh'ya bu ikinci gelişimiz olduğundan hiç acele etmeden güzel havanın tadını çıkardık ve daha önce gitmeye fırsat bulamadığımız yerlere vakit ayırdık. İlk durağımız Princes Street Gardens. Araba yoluyla ikiye ayrılan bu park, şehrin merkezindeki vadide yer alıyor. Bu vadi eski şehirle yeni şehri birbirinden ayırıyor. Yeni şehir dediğime bakmayın inşa tarihi modern Ankara şehrinin kuruluş tarihinden eski.
Parkın olduğu vadide eskiden bir göl varmış. Ne yazık ki bu göl, şehir atıkları sebebiyle kirlenince, kurutulmuş ve şimdi olduğu haline dönüştürülmüş. Islah edilen gölün bulunduğu vadiye ayrıca demir yolu döşenmiş ve tren garı yapılmış.Güzel havanın keyfini çıkarmak için Princes Street Gardens harika bir fikir. Biz de parkta piknik yapmaya karar verdik. Princes Street üzerindeki Tesco'dan sandviçlerimizi, içeceklerimizi ve meyvemizi alıp tekrar parkın yolunu tuttuk. Ama İskoçya'da şöyle bir laf var: Havayı beğenmiyorsan 5 dakika bekle :) Parka geri döndüğümüzde yağmur yağıyordu. Bir ağacın altına sığınıp sandviçlerimizi yedik. Pek de hayal ettiğimiz gibi bir piknik olmadı ama olsun.
Otele geri dönüp hazırlanan odamıza yerleştik, uykusuz geçen geceden sonra akşam yemeğine kadar biraz dinlendik.
Akşam yemeği daha önce de evlilik yıl dönümümüz için gittiğimiz Amber restoranda. Yine yılın aynı haftasına denk geldiğinden, bir kaç gün gecikmeyle evlilik yıl dönümümüzü burada kutladık. Daha önce Taste of Scotland menüsünü denemiştik. Benim için biraz fazla geldiğinden bu sefer menüden farklı bir şey denemek istedim. Eşim yine Taste of Scotland tercih etti ve menüyü değiştirdiklerini fark ettik. Bence bu sefer gelenler benim damak tadıma daha uygundu. Daha önce çocuk menüsünden Arda'ya seçtiğimiz yemek çok da iyi çıkmamıştı bu yüzden ona normal menüden bir şeyler seçtik ve memnun kaldık.