20 Kasım 2022 Pazar

Giethoorn

Giethoorn, benim için bu yolculuğa çıkma sebebimizdi. Artık teknolojinin getirdiği nimetler sayesinde Dünya'yı keşfetmek daha kolay. Sadece nasıl gideceğinizi, nerede kalacağınızı değil, Dünya'nın neresinde ne var, neleri görmek hoşuma gider sorusunun cevabı da internette. Özellik de Instagram'da. 


Sosyal medyada bazı şeylerin abartıldığını kabul ediyorum ama yine de telefon ekranında görüp merak ettiğim yerleri kendi gözümle görmek, o yerlerin içinde bulunmak hoşuma gidiyor. Çoğu zaman beğeniyorum zaten, abartıldığı kadar güzel olmadığında ise içimde kalmamış oluyor, diyorum ki ben orayı gördüm, abartıldığı kadar güzel değil. 


Konumuza dönersek, Instagram'da gördüğüm fotoğraflarına aşık olunca, başka bir teknoloji nimeti olan Google haritalardan yerini bulup gitmek istediğim yerler olarak işaretledim. Gittiğimize de pişman olmadım, abartıldığı kadar güzelmiş. Fakat ulaşımı biraz meşakkatli. 


Önce trenle Amersfoort'a gidiyorsunuz, orada aynı platformda tren değiştirerek Steenwijk'e gidiyorsunuz, Steenwijk'ten otobüse binip Giethoorn'a ulaşıyorsunuz. Yanımızda 5 yaşında bir çocukla bu kadar yol geldikten sonra eşim umarım değer dedi ve Giethoorn'u gördükten sonra değdiğine kanaat getirdi. 


Otobüsten iner inmez bizi bir Türkiye turizm afişi karşıladı. Biz oturduğumuz yerden buaralara gelmeyi hayal ederken onlar da bizim ülkemize gelmeyi hayal ediyorlar herhalde diye düşündüm içimden. Önce belirli saatlerde kalkan tekne turuyla keşfettik etrafı. Küçük su yollarının arasından geniş bir göle çıktık. 


Teknenin kaptanı içinde bulunduğumuz bu gölün derinliğini tahmin etmemizi istedi ve herkes bir tahminde bulundu. Kaptan elindeki yaklaşık bir buçuk metre uzunluğundaki sopayı göle soktu ve sopanın yarısı suyun dışında kaldı. Hepimiz suyun ne kadar sığ olduğuna şaşırdık. Tekne turundan sonra yürüyüş yaparak zaten küçük bir yer olan Giethoorn sokaklarında gezdik, birşeyler yiyip içtik ve bu cennet gibi yerde güzel havanın tadını çıkardık.