19 Nisan 2019 Cuma

Deutsches Museum


Daha önceki Münih seyahatimde gördüğüm ve gerçekten görülmesi gerek dediğim müzelerden biri Deutsches Museum (bkz. https://two-turtles-ontheway.blogspot.com/2010/11/munih-muzeler.html). Wikipedia'ya göre dünyadaki en büyük bilim ve teknoloji müzesiymiş. 


Elimize haritayı aldık ve başladık gezmeye. Biz biletleri online almıştık ama girişte sıra da yoktu. Kapıdan da sıra beklemeden rahatça alınabilir. Belki de bizim gittiğimiz sakin bir dönemdi bilmiyorum. Bu 6 katlı binayı gezmek için bütün günümüzü ayırmıştık zaten. Ben daha önce gördüğüm için buraya kesin bir gün ayırmamız gerektiğini biliyordum. Tabii ki benim ziyaretin üstünden 14 sene geçtiğinden bazı şeyleri hatırlamakta güçlük çektim. Üstelik müzede büyük değişiklikler de vardı. Mesela, müze bölünmüş ve bazı bölümleri şehrin başka bölgelerine taşınarak yeni müzeler oluşturulmuş: Verkehrszentrum (kara araçları ile ilgili) ve Flugwerft Schleissheim (uçaklarla ilgili). Münih'e çok fazla vakit ayırmadığımızdan bu iki müzeyi gezemedik. Bu üç müzeyi de gezmek istiyorsanız bu üçüne toplu bilet alabilirsiniz. Daha uygun oluyor.


14 sene önce Deutsches Museum'u gezdiğimde kocaman bir uçak kesiti gördüğümü hatırlıyorum. Şimdi uçaklarla ilgili küçük bir bölüm kalmış ve bu kısım eskisi kadar etkileyici değil. Deniz araçları ile ilgili bölüm yine de güzeldi. Müzede "hands on" denilen küçük deneylere katılım sağlayabiliyorsunuz. Bir tuşa basıyorsunuz ve kendinizi küçük bir fizik deneyinin içinde buluyorsunuz. Müzenin küçük bir köşesinde cam atölyesi var. Belirli saatlerde canlı olarak camdan değişik şeyler yapıyorlar. Bu süs eşyalarını bu stanttan satın alabilirsiniz.

Daha önce geldiğimde bu müzede internetin nasıl çalıştığıyla ilgili çok güzel ve açıklayıcı bir demostrasyon görmüştüm. O andan sonra taşlar kafamda oturmuştu. Bu sefer bilgisayarlarla ilgili bölümde Enigma dikkatimi çekti. Müzenin küçük bir bölümü de matematik ve geometri ile ilgili basit oyunlara ayrılmış. Bu oyunları çözmek bana çok eğlenceli geldi. Arda da bu bölümden oldukça keyif aldı. 4 yaşındaki oğlumuz ilk gün için beklediğimizin oldukça üstünde bir performans sergiledi. Biz yorulduk ama o yorulmadı ve sıkılmadı. Müze çok ilgisini çekti. Herşeyi dikkatle inceledi. Hangi bölümleri gezdiğimizi elindeki haritadan takip etmeye çalıştı. Dediğim gibi bu müzeyi gezmek çok vakit aldığından öğle yemeğimizi de müzenin restoran kısmında yedik. Arda için çok fazla alternatif yoktu. Sorun çıkma olasılığı en düşük şeyi seçerek ona makarna yedirdim. Menüdeki birçok şeyin içinde domuz vardı. Bu konuda çok tutucu olmasam da tadını ve kokusunu sevmediğimden ben de yemiyorum. Onun da sevip sevmeyeceğini yada midesinin nasıl tepki vereceğini bilemediğimden yedirmedim. Planetarium'a ve observatory kısımlarına giremedik çünkü Arda yaşında küçük çocukları almıyorlardı. En sona bodrum kattaki maden kısmını bıraktık. Daha önce geldiğimde bu bölümü gezmemiştim. Sonradan mı eklendi yoksa biz mi atlamıştık bilemedim. Ama tek kelimeyle mükemmeldi. Bu güzel müze için harika bir son oldu. Kendinizi gerçekten bir madenin içinde hissediyorsunuz. Bir an için bir binanın içinde olduğumu unutup duvarlara dokunmaya başladım. O kadar inandırıcı geldi ki acaba binanın altında madenimsi bir yer mi vardı böyle bir şey yapmışlar diye düşündüm. Bu bölüm aynı zamanda o kadar büyük ki ne zaman sonu gelecek anlayamadık. Uzun uzun yürüdük, bir tünel bir diğerine çıktı. Tam sonu yok herhalde diye düşünmeye başlarken çıktık. Klostrofobik biriyseniz tavsiye etmiyorum ama. Çünkü tüneller gerçekçi yapılmaya çalışıldığından dar, karanlık ve rutubetli. Müzeden çıkmadan "Kid's Kingdom"a girdik. Çocuklar için çok güzel düşünülmüş bir alan. Kocaman legolar, aynalar ve içine girebileceğiniz dev bir gitar var. Arda bu bölümde de çok güzel vakit geçirdi. Sonuç olarak ilk gün planını başarıyla tamamladık. Kalan vaktimizde Marienplatz'a doğru yürüdük. Oradan da Karlsplatz'a yürüdük. Akşamı Münih'teki arkadaşlarımızın götürdüğü güzel bir İtalyan restoranında pizza, şarap ve güzel sohbet eşliğinde bitirdik.

7 Nisan 2019 Pazar

Münih: 1.gün

Çocuk olmadan önce gezmeyi çok seven bir çifttik ve çocuğumuz olduktan sonra da onunla yapacağımız ilk yurt dışı seyahati için çok heyecanlıydık. Bunun için 4 yaşına kadar bekledik. Çünkü daha öncesinde yanımıza puseti de almamız gerekiyordu, her an her şeyi yiyemezdi, uyku saatleri vardı. Uyumadığı zaman çok aksi oluyordu. Çoğu gece zaten uykusuz geçiyordu ve bizim gün içinde bir şeyler yapmaya halimiz kalmıyordu. 4 yaşında geldiğinde artık büyümüştü, tuvalet alışkanlığını kazanmıştı. Yemek problemi yoktu, bizim yediğimiz her şeyi yiyebilirdi. Gece bizimle yatıp sabah bizimle kalkıyordu. Artık eskisi gibi sabah 6'da başımıza dikilmiyordu. Öğlen uykusu olsa iyiydi ama uyumadığı zamanlar da çok sorun çıkartmıyordu. Bir yere gittiğimizde eline yeni bir oyuncak tutuşturursak onunla uzun süre oyalanabiliyordu (not: eşimle asla çocuğun eline telefon tutuşturarak oyalayan insanlardan olmama kararı aldığımızdan bizim onu oyalama yöntemimiz genelde yeni oyuncaklar oldu).
Aslında ilk plan hiç otel değiştirmeyeceğimiz gemi turuydu. Fakat istediğimiz tarihteki turlar doluydu. Hiçbir gemi turu tatilini planımıza uyduramadık. En sonunda Ankara'dan direk uçuşun olduğu Münih'i seçtik. Ben daha önce Münih'te uzunca bir zaman geçirdiğimden benim için asıl destinasyon Instagram resimlerinden görüp buraya mutlaka gitmeliyim dediğim Colmar ve Alsace bölgesiydi.
Tabii ki daha önce Arda'yla yurt içinde birçok seyahat yaptık. Uçağa ilk bindiğinde yaklaşık 9 aylıktı. Fakat bu uçuşlar yurt içi olduğundan uçakta en fazla bir saat vakit geçirmişti. Ya 3 saatlik uçuşta sıkılırsa? Uçağın içinde onu nasıl oyalayabilirdik? Neyse ki Luftansa çocukları düşünmüştü ve uçağa girişte boya kalemi ve boyama kitabı verdiler. Aslında uçuş saati Arda'nın uyku saatiydi. Ama eşek sıpası uyumadı.
Eşim de ben de uyukladık ama o uyumadı ve her boyama sayfasını bitirdiğinde 'bak anne bitirdim' diyerek beni uyuklamamdan uyandırdı. Zaten uçuşun bir kısmı da yeme içmeyle geçti. Özetle, uyumamasına rağmen sorunsuz bir uçuş geçirdik. Münih'te Bold Hotel'de kaldık ve memnun kaldık. Hava alanından tadilat nedeniyle kapalı olan tren durakları sebebiyle biraz dolanarak otelimize ulaştık. Akşam yemeği için Hofbrauhaus'a gideriz diye düşünmüştüm ama çok kalabalıktı ve oturacak bir yer bulamadık. Biraz dolandıktan sonra o meydandaki başka bir restorana oturduk ama bizimle ilgilenen hiç bir garson bulamayınca Marienplatz'a doğru yürüdük ve hoş bir restorana oturduk. Neyse ki Arda'nın kolayca yiyebileceği bir Schnitzel geldi ve ilk günümüz böylece noktalandı.