Nehir üzerinde St.Petersburg'dan önceki son durağımız Mandrogi. Svir Nehri kıyısında yer alan Mandrogi, doğası, temiz havası ve sakinliği ile ilgi çekiyor. Eski bir köy olan Mandgrogi, İkinci Dünya Savaşı sırasında yok olmuş. 1996'da bir Rus girişimcinin çabalarıyla tekrar canlanmış ve turizme açılmış. Sonuç olarak, nehir üzerinde tur yapan turist gemilerinin de uğrak bir limanı olmuş. Mandrogi'de açık havada yeşillikler içinde güzel bir gün geçirdik. Yürüyüş yaptık, mini hayvanat bahçesini gezdik, güzel ahşap binalar içinde yer alan hediyelik eşya atölyelerini ve hediyelik eşya mağazalarını ziyaret ettik. Meraklı olduğumuzdan burada bulunan votka müzesini de unutmadık. Müzede giriş ücretine dahil olan votkalarımızı yudumladık ve hediyelik olarak eve götürmek üzere votka aldık.
Kıyıda dağıtılan Mandrogi haritaları (yandaki resimde görülen) sayesinde yön bulmada zorlanmadık. II.Dünya savaşı sırasında köyde 29 hane varmış ve bunların hepsi yakılmış. Bu köyde yaşayan insanlar komşu köylere göç etmiş.
Şuanda köyde bulunan binaların bazıları bu eski köy evlerinin kalıntıları üzerine yapılmış. Bazıları ise sıfırdan yapılmış. Yandaki fotoğrafta bir köy evinin savaştan önceki hali ve ahalisi görülüyor. Şimdi Mandrogi'yi birbirinden güzel restore edilmiş evler süslüyor. Köyde konaklamak isteyenler için iki tane otel de mevcut. Köyün kalıcı nüfusu 150 insanla sınırlı. Ama günde 200'den fazla insan bu köyü ziyaret ediyormuş. Mandrogi yeniden inşa edildikten sonra burada 11 bebek doğmuş.
Köyde onlar için bir kreş ve bir okul bulunuyor. Köyde gezerken gözümüze yandaki fotoğrafta görülen sal takıldı. Bu sal, halatlarla iki kıyıya da bağlıydı. Sal üzerindeki adam, dümeni döndürerek ilerlemesini sağlıyordu. Biz de merak ettik ve sala binerek karşı kıyıya geçtik. Karşı kıyıda ağaçların içinde küçük bir hayvanat bahçesi vardı.
Biraz dolaştıktan sonra yemek saati gelmişti. Hergünkinden farklı olarak bu sefer öğle yemeğini dışarıda yedik. Gemi personeli biz dolaşırken mangalı yakmış ve etleri pişirmişti. Biz de afiyetle yedik :) Yemek sırasında ufak bir animasyon da yaptılar. Rusların çay seramonisini gösterdiler. Daha önce de söylemiştim sanırım. Ruslar da çayı bizim gibi içiyor. Hatta semaver kültürü bize Rusya'dan gelmiş.
Yemekten sonra sırada merakla beklediğimiz votka müzesi vardı. Birbirinden değişik votkaların olduğu müze gerçekten ilgi çekiciydi. İçinde ölü bir yılan olan votka şişesi vardı mesela ve şişenin içerisine nasıl soktuklarını merak ettiğimiz kocaman bir armutlu votka şişesi. Şişelerin şekilleri de değişik değişikti. Kalaşnikof şeklinde bir votka şişesi vardı mesela.
Hediyelik eşya dükkanları ve köyde yaşayanların oturduğu evler o kadar güzeldi ki Hansel'le Gratel masalındaki cadının evine benziyorlardı.
Evleri dışarıdan gördükten ve fotoğrafladıktan sonra haritada görülen küçük gölete gittik. Turist kalabalığından uzak ve çok sakindi.
Mandrogi'de bize ayrılan zamanın sonuna geldik ve gemimize geri döndük. Gemide aldığımız Rusça dersleri sonunda rehberimiz bize küçük bir yazılı sınav yaptı. Eşim ve ben 100 üzerinden 100 aldık :) Turda bizden başka 100 alan da yoktu :P Ukrayna'da öğrendiğim birkaç Rusça kelimenin de faydası olduğunu söylemeliyim. Rehberimiz bize hazırladığı sertifikaları verdi. Akşam yine gemide müzikli küçük bir eğlence vardı. Geminin nehir üzerinde yol aldığı son gece de böylece sona erdi.