7 Şubat 2015 Cumartesi

Karadağ - Arnavutluk Sınırı ve Tiran

Karadağ'dan Arnavutluk'a geçerken kullandığımız yol hiç de ülkeler arası bir yola benzemiyordu. Yol o kadar dardı ki iki otobüs karşılıklı geldiğinde geçemiyordu. Rehberimiz iki ülkenin de bu yola bilerek yatırım yapmadığını anlattı. Arnavutluk'un başkenti Tiran'a geldiğimizde biraz hayal kırıklığına uğradık. Türkiye'nin 30 yıl önceki haline benziyordu. Aslında Arnavutluk ve Tiran'ın tur programı içerisinde yer almasının tek sebebi yol üzerinde olmasıymış. Tiran'ın ana caddesi komünizm zamanında yapılmış ve üzerine uçak inebilecek şekilde tasarlanmış. Zaten geri kalan bütün yollar da daracık.
Tiran'ın merkezindeki meydanda büyük bir İskender Bey heykeli var. Asıl adı Georgi olan İskender Bey'in hikayesi ilginç. Babası Osmanlılara yenilince Georgi'yi iç oğlan olarak Osmanlı sarayına rehin vermiş. İskender adını alan Georgi önemli askeri hizmetlerde bulunmuş ve çeşitli seferlere katılmış. Daha sonra Osmanlılara karşı başkaldırmış. Osmanlı ordusunun taktiklerini çok iyi bildiği için sınırlı bir kaynakla dönemin en büyük askeri gücü olan Osmanlı ordusuna karşı uzun süre direnebilmiş.
Opera binası da İskender Bey Meydanında yer alıyor. Bu binanın ön cephesindeki insan figürlerinden yapının sosyalist döneme ait olduğu hemen hissediliyor.
Meydandaki bir diğer önemli yapı ise Ethem Bey Camisi. 18.yy'da yapılan kare kesitli caminin işlemeleri gerçekten çok güzel. Komünizm döneminde kapatılan cami, 1991'de tekrar ibadete açılmış.
Tiran'daki kısa gezintimizden sonra rehberimiz bizi yemek yemek için "Türkiye Sofrası" diye bir yere götürdü. İlk başta Arnavutluk'a gelip de bir Türk restoranında yemek bana tuhaf gelmişti ama Tiran'ın çok da turistik bir şehir olmadığını fark edince yine en güvenlir yerin bir Türk restoranı olduğuna karar vedik. Otobüs şöförü aracı resmen yolun ortasına park etti ama kimse birşey demedi. Ortalıkta tek bir trafik polisi bile yoktu.
Yemek demişken, Arnavut ciğeri ve Elbasan tava gibi ismini Arnavutluktan alan yemeklerin de uydurma olduğunu öğrendik. Rehberimizin dediğine göre İstanbul'a gelip esnaf lokantası açan bir Arnavut'un icadı olabilirmiş çünkü Arnavutlukta bu isimle anılan yemekler yokmuş.