19 Mayıs 2013 Pazar

Sevilla'da Boğa Güreşi

İspanya'ya gidip de boğa güreşi izlemeden dönmek olmazdı. Boğa güreşlerini, sürekli haberlerde gösterdiklerinden, hatta çizgi filmlere bile konu ettiklerinden dolayı küçüklüğümden beri merak etmişimdir. Sonunda Sevilla'da bu merakımı giderebildim. Wikitravel'daki Sevilla'da yapılacak şeyler kısımını okuduğumda "boğa güreşi izlemek" hemen dikkatimi çekti ve o an aklıma düştü bu fikir.
Boğa güreşleri açık bir alanda yapıldığından yılın sadece belirli bir dönemi düzenleniyor. Şansımıza biz de bu döneme denk geldik. Mayıs, Temmuz ve Eylül aylarında her pazar saat 19:00'da boğa güreşi izlemek mümkün. Siz gene de gitmeden önce "Plaza de Toros"un internet sayfasından kontrol edin.
Gitmeden önce saati saatine bir plan yapmıştık ama tabiiki planlara uymak her zaman mümkün olmuyor. Boğa güreşine biraz geç kaldık. Telaşla bilet alabileceğimiz bir yer ararken karaborsacılarla karşılaştık. Onların karaborsacı olduğunu fark edemedik tabii önce. Az kalsın onlardan 35 euroluk iki bilet alıyorduk. Sonra bir adam bizi uyardı ve "Plaza de Toros"un içindeki bilet gişesinden 7 euroluk biletlerden aldık. Biletlerin fiyatları yerinize göre değişiyor. Bizimkisi en kötünün bir iyisiydi sanırım :))
Oturma numaralandırması biraz tuhaf olduğundan yerimizi bulmamız biraz zaman aldı. Biz geç kalınca birileri yerimize oturmuş. Onların oturduğu yerin bizim olduğunu anlamamız ve kaldırmamız bile zaman aldı :) Boğa güreşi sadece bizim bildiğimiz gibi kırmızı pelerinli bir adamın boğayı kızdırması değilmiş. Üç bölümden oluşan bir ritüeli var. İlk bölümde matador ve "banderillas" adı verilen yardımcıları bir tarafı pembe, diğer tarafı altın sarısı olan bir pelerinle boğanın davranışlarını, cesaretini ve karakterini tahlil ediyorlar. (Matador kostümleri 17.yy Endülüs kıyafetlerinden esinlenerek tasarlanmış.)
Daha sonra bir atlı çıkıyor ringe. Atın üzerinde "peto" adı verilen, atı boğanın boynuzlarından korumaya yarayan eteğimsi bir giysi var. 1930'lardan önce atların üzerinde bu koruma olmazmış ve bir sürü at bu sebeple telef olmuş. Hatta telef olan at sayısı öldürülen boğa sayısından daha fazla olabiliyormuş. Atın üzerindeki "picador" boğayı yaralıyor. Boğanın yaralandıktan sonra ata karşı olan davranışları matadora boğayla ilgili önemli ipuçları sağlıyormuş.
İkinci bölümde "banderillos" adı verilen matador yardımcıları, boğanın üzerine "banderillas" adı verilen çubukları saplamaya çalışıyorlar. Her ne kadar boğa güreşi izlerken bu bölümleri anlamaya çalışsak da, anlamadığımız yerleri ertesi gün gittiğimiz boğa güreşi müzesinde öğrendik. Daha fazla yaralanan boğa daha da sinirleniyor, öte yandan aldığı yaralardan dolayı da biraz daha zayıf düşüyor.
Son bölümde işte hepimizin aşina olduğu sahne yaşanıyor. Matador, "mulete" adı verilen kırmızı pelerini ve kılıcıyla ringe çıkıyor. Kırmızı rengin boğayı kızdırdığı yanılgısı hepimizde vardır. Halbuki boğalar renk körüymüş. Pelerinlerin kırmızı olmasının asıl sebebi boğanın kanını maskelemekmiş. Matadorun elindeki kılıcı boğanın sırtından doğru tam kalbine saplayıp boğayı tek hamlede öldürmesi gerekiyormuş.
Tabi bunu ancak çok yetenekli matadorlar başarabiliyor. Matador cesaretliyse, boğaya çok yaklaşarak performas sergilediyse ve tek bir kılıç darbesiyle boğayı öldürdüyse, seyirciler beyaz mendil sallamaya başlıyor ve bando matador için çalıyor. Biz izlerken de matadorlardan biri böyle bir performans sergiledi ve herkes mendil salladı. Biz de anlamasak da insanlara uyum sağladık. Eğer boğa çok cesursa o zaman hayatı bağışlanabiliyormuş. Ama 50 yılda sadece iki boğanın hayatı bağışlanmış. Ve kaçınılmaz son. Boğa ringde öldükten sonra atlar gelip boğayı ringten çıkartıyorlar. Atların sadece önlerini görecek şekilde gözleri kapatıldığından aslında neyi taşıdıklarını bilmiyorlar.
Son olarak ringe temizlikçiler giriyor ve ringi bir sonraki boğa güreşi için temizliyorlar. Onların işi bittiğinde ringe bir sonraki boğa giriyor. Her gösteride toplam 6 tane boğa öldürülüyor. Ben boğa güreşi izlemeye herşeyden bi haber gittiğimden en sonunda boğayı öldüreceklerini bilmiyorum ve çok üzüldüm. Tam gösterinin bittiğini düşündüğüm anda bir sonraki boğa ringe çıktı. 5. boğa ringe çıktığında bu vahşete daha fazla dayanamadım. Gösteri bitmeden çıktık. Ben boğaların ringe çıkmadan önce eğitildiklerini düşünürdüm. Halbuki boğa  ringe çıktığında matadorla ilk defa karşı karşıya geliyormuş. Boğa güreşini savunanlar ringe çıkmadan önce boğalara 5 yıl çok iyi bakıldığını söylüyorlar. Ringte öldürülen boğaların etleri de daha sonra satılıyormuş. Yani bir bakıma ziyan olmuyor diyebiliriz...

11 Mayıs 2013 Cumartesi

Sevilla Katedrali

Sevilla Katedrali, Roma'daki San Pietro ve Londra'daki St Paul's katedrallerinden sonra dünyanın üçüncü büyük katedrali. Ama hacim olarak kıyaslandığında dünyanın en büyük katedrali.
Kristof Kolomb'un mezarı Sevilla katedralinin içinde yer alıyor. Küba 1898 yılında İspanya'dan bağımsızlığını kazandığında Kolomb'un kalıtları Havana'dan Sevilla'ya nakledilmiş.
Tavandaki işlemeler o kadar güzel ki tavana bakmak için ayna koymuşlar. Böylece boynunuz ağrımadan tavandaki güzel işlemelere bakabiliyorsunuz.
Katedralde bir de hazine bölümü var. Burada birbirinden güzel ve paha biçilemez mücevherler, taclar, kupalar var.
Büyük cami yerle bir olduktan sonra 1401 yılında yapımına başlanan katedral bir yüzyıl içerisinde tamamlanmış. Yeni yapı, eski caminin temel planı üzerine kurulmuş. Eski caminin abdest musluklarının bulunduğu yerde şimdi katedralin portakal ağaçlı avlusu yer alıyor.
Sevilla'nın en önemli nirengi noktalarından biri olan katedralin ünlü çan kulesi Giralda 1184 yılından kalma ve aslında eski caminin minaresi. Kulenin içinde hafif eğimli 35 adet rampa var. Bu rampa, atların çıkması için tasarlanmış. Bu rampaları çıkıp, 70 metre yüksekliğindeki gözlem platformuna ulaştığınızda, ödül olarak sizi harika bir şehir manzarası karşılayacak.