Artık her büyük şehre gittiğimizde oradan günübirlik rehberli turlara katılmak rutinimiz oldu. Bu şekilde rehberli turlar hoşuma gidiyor çünkü rehber genelde yerel oluyor ve orası ile ilgili daha çok bilgi ediniyorsunuz. Yurtdışı tatilinizin istediğiniz kısmını rehberli, istediğiniz kısmını kendi başınıza planlamış oluyorsunuz. Üstelik yerel tur almak daha ucuza geliyor. Londra'da 4.günümüzde günübirlik Cotswolds & Oxford turuna katıldık. Turu yine internetten önceden satın aldık çünkü gittiğinizde alırsanız, istediğiniz tarihe yer bulamama ihtimaliniz var. Cotswolds Orta Güney Batı İngiltere'de, Thames Nehri'nin yukarısındaki çayırlardan Severn Vadisi ve Evesham Vadisi'nin üzerindeki bir kayalığa kadar yükselen bir dizi inişli çıkışlı tepeler boyunca uzanan bir bölge. Sabah ilk durağımız, köyün ortasından geçen geçen güzel Windrush Nehri sayesinde Cotswolds'un Venedik'i olarak bilinen Bourton-On-The-Water.
Bileğinize kadar suya gömülebileceğiniz bu su birikintisinin üzerinde beş adet taş köprü mevcut. Çocukların, taş köprünün bir ucundan oyuncak kayıklarını suya atıp, diğer ucundan yakalamaya çalışırken çok keyif aldıkları, küçük tatlı yerel dükkanlarıyla çok şirin bir köy. Öğle yemeğinde yerel tatların tadına bakabilirsiniz. Evler ve bahçeler tek kelimeyle muhteşem.
Roma Olimpiyat oyunlarını yasakladıktan sonra ilk modern olimpiyatlar Cotswold bölgesindeki Chipping Campden yakınlarında düzenlenmiş. İkinci durağımız, İngiltere'nin en sevilen köylerinden biri olan ve Cotswolds'a açılan kapı olarak bilinen Burford. Ama ne yazık ki bu köyde durma fırsatımız olmadı, ana caddeden binaların mimarisine hayran kalarak arabanın içinde rehberimizin hikayelerini dinliyoruz.
Dünyanın en ünlü üniversite şehrinin tadını çıkarmak için 2,5 saatimiz var. Şehrin içine dağılmış, Oxford Üniversitesi'ni oluşturan 36 adet kolej var. Trinity ve Exeter gibi isimleri tanıdık gelen bu kolejlerin mimarileri gerçekten çok çarpıcı. Her gün farklı bir kolejin avlusu ziyarete açık oluyor. Hepsi zaten birbirine benziyor. Açık olan birine dalıp küçük bir tur atmanız sizi ortamın atmosferine hemen sokuveriyor. Oxford diye internette arama yaptığınızda önünüze gelen ilk görsel büyük ihtimalle Christ Church'e ait olur. Fakat ne yazık ki burayı gezmek için yeterli vaktimiz yok. Rehber baştan uyarıyor, burayı gezmek istiyorsanız, önceden internetten bilet alın ve yürüyüş turuna katılmayıp direk Christ Church'e gidin çünkü sadece orayı gezmek yaklaşık bir saat sürüyor. Biz rehberimizin eşliğinde kısa bir yürüyüş turuna çıkıyoruz. Bu yürüyüş rotası şehrin zengin tarihi hakkında bilgi edinmemize ve Sheldonian Tiyatrosu, İç Çekme Köprüsü, Bodleian Kütüphanesi, Radcliffe Kamera, St Mary Kilisesi ve çok sayıda etkileyici üniversite binası dahil olmak üzere en ilgi çekici yerleri görmemize olanak sağlıyor.
Rehberimiz gezi sonrası vaktimiz kalırsa, History of Science Museum'u gezmemizi öneriyor, biz de öyle yapıyoruz. Ücretsiz ziyaret edilen bu küçük müze, çocuklar için müzenin içinde sergilenen eserleri bulmalarını teşvik eden bir bulmaca sunuyor. Bulmacayı çözerseniz, küçük bir ödül sizi bekliyor. Yürüyüşe devam ederken, gözümüze Venedik'te gördüğümüz köprüleri andıran bir köprü çarpıyor. Aynı kolejin iki ayrı binasını birbirine bağlayan bu köprünün adı Hertford Bridge (İç Çekme Köprüsü).
Oxford'un ayrıca birçok ünlü kurgusal bağlantısı var. Dışarıdan gördüğümüz Bodleian Kütüphanesi'nin bir parçası olan, Divinity School'un gotik tonozlu tavanı Harry Potter ve Felsefe Taşı'nda Hogwarts Reviri olarak kullanılmış. Harry'nin bir kitabı çalmak niyetiyle görünmezlik pelerininin altına saklanarak Hogwarts kütüphanesine girdiği sahne ise, Bodleian Kütüphaneleri'nin bir parçası olan Duke Humfrey Kütüphanesi'nde çekilmiş. Burayı da dışarıdan görmekle yetindik. Bir sonraki durağımız Radcliffe Kamera.
Ünlü bir doktor olan John Radcliffe, 1714'teki ölümünden iki yıl önce Oxford'da bir kütüphane inşa etmeyi planlıyormuş. Çocuksuz ölen Radcliffe, mirasıyla hayali olan kütüphanenin inşa edilmesini istemiş ve öldükten sonra Oxford yönetimi onun mirasıyla hayalini gerçeğe dönüştürmüş.
Oxford, çok fazla ünlü yazar çıkarmış. Alice Harikalar Diyarında'nın yazarı Lewis Carroll, Yüzüklerin Efendisi'nin yaratıcısı Tolkien ve Narnia Günlüklerinin yazarı CS Lewis bunlardan bazıları. Sokaklar arasında gezerken, rehberimiz bir kapının önünde duruyor. Burdaki kapının yanındaki ve üzerindeki süslemeler bizi Narnia Günlüklerine götürüyor. Bu bir tesadüf değil, rehberimiz bize yazarın bazı karakterleri oluştururken bu kapıdan esinlendiğini söylüyor. Son olarak çeşit çeşit dükkanların ve yeme içme mekanlarının olduğu Kapalı Pazar'ı da gezdikten sonra, rehber kısa bir serbest zaman veriyor.
Yaşayan bir açık hava müzesi gibi olan Oxford sokaklarının yaya bir şekilde tadını çıkardıktan sonra, otobüsün bizi bıraktığı, girişi ücretsiz olan, sanat ve arkeoloji müzesi, Ashmolean Müzesi'nin önünde buluşuyoruz. Saat 16:00'da Oxford'dan ayrılıyoruz ve Londra'daki Gloucester Road İstasyonundaki başlangıç noktamıza geri dönüyoruz. Unutmadan söyleyeyim biz turu Day Tours London üzerinden ayarladık ve memnun kaldık. Get Your Guide sitesinden de farklı tur şirketleri hakkında fikir sahibi olup rezervasyon yaptırabilirsiniz. Get Your Guide daha çok Booking.com gibi çalışıyor. İyi gezmeler...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder