Yukarıya çıktığınızda bütün park ayaklarınızın altında kalıyor. Kulenin içindeki asansör yardımıyla 7 m/s hızla 190 m yüksekliğindeki gözetleme platformuna ulaşmak mümkün. Yandaki biletten de anlaşıldığı üzere 2005'teki kuleye çıkış fiyatı 4 euro imiş. Yukarı çıkmanızı tavsiye ederim çünkü manzara gerçekten görülmeye değer. Yukarıda küçük bir rock and roll müzesi var. Aynı zamanda şipşak fotoğraf çeken bir makinaya para atarak üzerinde fotoğrafınızın olduğu kendi damganızı yaratmak da mümkün.
Olympiapark'ta büyük bir stad mevcut. Yerleştikten bir kaç gün sonra stadta U2 konseri vardı. Biletler tabi aylar öncesinden bitmişti ve çok da pahalıydı. Bilet olsa da ona verecek paramız yoktu yani. Ama biz gene de yancı olarak konsere gittik. Stadın dışından dinledik U2'yu. Renkli ekranlardan izledik. Kaldığımız baraka olimpiyat köyünün içinde olduğu için zaten biz gitmesek de müzik sesi bizim barakaya kadar geliyordu. Çok şirin iki katlı küçük bir barakada kaldık. Arkadaşım alt kattaki yatağı seçti, ben de üst kattakini. Üst kattaki yatak aynı zamanda alt katın yarısının tavanı vazifesini görüyordu. O kadar güzel bir tasarım yapmışlar ki, küçücük yeri oldukça işlevsel bir mekan haline çevirmişler.
Yandaki resimde Olympiapark'a ait açık tenis kortları ve olimpiyat köyü görülüyor. Bu bloklar sporcular ve müsabakaları izlemeye gelen seyirciler için inşa edilmiş. Şimdi ise öğrencilerin tercih ettiği konutlar haline gelmiş. Çünkü konutların nerdeyse hepsi stüdyo tarzında kullanışlı ve küçük mekanlar. Bu fotoğrafı televizyon kulesinden çekmiştim. Olympiapark içinde oturduğumuz için akşamları canımız hiç sıkılmıyordu. Dil kursu, öğrencilerin çoğuna bu bölgede konut ayarlamıştı.
Daha çok Romenlerle arkadaşlık ediyorduk. Kültürümüz en çok onlarla uyuşuyordu çünkü. Özellikle İngilizlerle ve kuzey Avrupa ülkelerinden gelen kursiyerlerle pek anlaşabildiğimizi söyleyemeyeceğim. Ha bir de Fransızları pek sevmemiştim :)) Yandaki fotoğrafta kaldığımız barakalar daha yakından görünüyor. Görüldüğü gibi hava genellikle kapalı, yağmurlu ve serindi. Üstelik Ağustos ayıydı...Biz pek tedarikli gitmediğimiz için ordan alışveriş yapmak zorunda kaldık. Kalın kıyafetler aldık. Güneş çıktığı zamanlarda İngilizler çok komik oluyordu. Bir gün bir kafede otururken güneş yüzünü gösterdi ve etrafımızdaki İngilizler çantalarından güneş kremlerini çıkartarak sürmeye başladılar. Bize çok komik geldi :))
İşte burası bizim sokak, yanımdaki de Münih'te tanıma fırsatı bulduğum bölümden arkadaşım. Münih'te bana komik gelen başka birşey ise alışveriş yerlerinin sadece mesai saatleri içinde açık olması...Oturduğumuz yerdeki marketten alışveriş yapmak hiç nasip olmadı çünkü hep akşam geliyorduk eve ve o saatte hep kapalı oluyordu. Hafta içi bir gün bayram gibi birşey dolayısıyla tatildi, kurs da yoktu. Yakınlardaki bir alışveriş merkezine gittik ama kapı duvar. İnanamadık, kapıları zorladık ama nafile...Bizde tatil olsa alışveriş merkezinde araba park etcek yer bulamazsınız...
Yandaki resimde Olympiapark'a ait açık tenis kortları ve olimpiyat köyü görülüyor. Bu bloklar sporcular ve müsabakaları izlemeye gelen seyirciler için inşa edilmiş. Şimdi ise öğrencilerin tercih ettiği konutlar haline gelmiş. Çünkü konutların nerdeyse hepsi stüdyo tarzında kullanışlı ve küçük mekanlar. Bu fotoğrafı televizyon kulesinden çekmiştim. Olympiapark içinde oturduğumuz için akşamları canımız hiç sıkılmıyordu. Dil kursu, öğrencilerin çoğuna bu bölgede konut ayarlamıştı.
Daha çok Romenlerle arkadaşlık ediyorduk. Kültürümüz en çok onlarla uyuşuyordu çünkü. Özellikle İngilizlerle ve kuzey Avrupa ülkelerinden gelen kursiyerlerle pek anlaşabildiğimizi söyleyemeyeceğim. Ha bir de Fransızları pek sevmemiştim :)) Yandaki fotoğrafta kaldığımız barakalar daha yakından görünüyor. Görüldüğü gibi hava genellikle kapalı, yağmurlu ve serindi. Üstelik Ağustos ayıydı...Biz pek tedarikli gitmediğimiz için ordan alışveriş yapmak zorunda kaldık. Kalın kıyafetler aldık. Güneş çıktığı zamanlarda İngilizler çok komik oluyordu. Bir gün bir kafede otururken güneş yüzünü gösterdi ve etrafımızdaki İngilizler çantalarından güneş kremlerini çıkartarak sürmeye başladılar. Bize çok komik geldi :))
İşte burası bizim sokak, yanımdaki de Münih'te tanıma fırsatı bulduğum bölümden arkadaşım. Münih'te bana komik gelen başka birşey ise alışveriş yerlerinin sadece mesai saatleri içinde açık olması...Oturduğumuz yerdeki marketten alışveriş yapmak hiç nasip olmadı çünkü hep akşam geliyorduk eve ve o saatte hep kapalı oluyordu. Hafta içi bir gün bayram gibi birşey dolayısıyla tatildi, kurs da yoktu. Yakınlardaki bir alışveriş merkezine gittik ama kapı duvar. İnanamadık, kapıları zorladık ama nafile...Bizde tatil olsa alışveriş merkezinde araba park etcek yer bulamazsınız...
O gün ekmek alacak bir yer bile bulamadık. Biz de pasta aldık :)) Hakketten ekmek bulamazlarsa pasta yesinler olayına döndü bizimkisi :))
Olimpiyat köyünün karşısında BMW fabrikası ve müzesi var. BMW müzesi ve Münih'teki diğer müzelerle ilgili bilgileri de bir sonraki yazımda bulabilirsiniz :)) Görüşmek üzere...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder